Film yapımcısı Maciek Jabłoński, dünyadaki son büyük vahşi doğaya gerçekten şahit olmuş birinin yaşayacağı huşu duygusuyla, “Antarktika başka bir dünya,” diyor.
”100 yıllık keşiften sonra ve tüm modern navigasyon ve güvenlik teknolojileriyle bile” halen acımasız ve tehlikeli bir ortam olan Güney Okyanusu’nun güzellikleri ve tehlikeleri, Selma – An Adventure from the Edge of the World adlı ilk uzun metrajlı belgeselinde korkutucu bir gerçekçilikle ekrana yansıyor. Film, Polonya yatı S/Y Selma Expedition ve 11 kişilik mürettebatının dünyanın en güneyindeki, en soğuk sularına yani Ross Denizi’ne olan yolculuklarının hikayesini anlatıyor.
Ross Denizi keşif gezisinde ve “yatın o bölgeye yaptığı birçok başka Antarktika keşif gezisinde yapılan kayıtları” bir araya getiren Maciek, sadece mürettebatın başarısını değil, aynı zamanda bu heyecan verici ama amansız sularda küçük bir yatı kullanmak için gereken güçlü kişiliği de gösteren bir film yaptı. “Selma’nın Ross Denizi keşif gezisinde mürettebattan biri değildim, o zaman ekibi tanımıyordum ama bu iddialı girişimi arkadaşımdan duymuştum ve hikayelerini ekrana taşımak için yönetmen ve görüntü yönetmeni olarak Selma’nın Antarktika baharının başlarında yapılan sonraki gezisine katıldım.”
Selma’nın güvertesinde çekim yapmak, tahmin edeceğiniz gibi, özellikle de Maciek’in aynı zamanda “güvertedeki herkes gibi mutfak nöbeti, dümen türü işleri yapıp” mürettebatın bir parçası olarak çalışmasıyla, zaman zaman zor bir deneyim olmuş. Arşiv kayıtlarını bir araya getirmek ve filmi kendi kayıtlarıyla tamamlamak için çekimi titizlikle yapması gerekmiş, dolayısıyla fotoğraf makinelerinin her zaman el altında olması ve fırsatları yakalamasını sağlaması son derece önemliymiş. Gülerek şöyle diyor: “Yanımda fotoğraf makinesiyle uyudum, fotoğraf makinesiyle nöbete çıktım, hatta tuvalete bile fotoğraf makinesiyle gittim!”
Mürettebatın getirebileceği bagaj miktarına koyulan kesin sınırlar nedeniyle, küçük, hafif ve güçlü film yapımı ekipmanları elzemdi.
Maciek, “Filmin neredeyse tamamı Sony ekipmanlarında yapıldı,” diye açıklıyor, “2015’teki Ross Denizi keşfi sırasında, çekimde kullanılan ana ekipman kalite ve mobilite arasında güzel bir denge sunan PXW-X70’ti. Gezi sırasında, A/B fotoğraf makinesi gövdelerim Alpha 7 III ve Alpha 7R III’tü. Hem video hem de fotoğraf çekebilecek, ayrıca sinema kalitesi sunacak makinelere ihtiyacım vardı ve bunları sağlayabilecek tek Full Frame kit Sony’nin Alpha 7 serisiydi. FS5 de kullandım, o da kıyıda çalışırken yaptığım Selma çekimlerinde 1 numaralı makinemdi. Kompakt boyutu nedeniyle FS5’i çok seviyorum ama projenin merkezindekiler Alpha 7’ler oldu.”
Maciek yaptığı kayıtlarda “bu kadar küçük ve kompakt bir gövdede bulunan Full Frame sensörün” avantajlarının yanı sıra büyük oranda Alpha fotoğraf makinelerinin dahili görüntü sabitleme (IBIS) özelliğinden yararlanmış: “Çünkü çekimlerim sırasında hiç harici gimbal kullanılmadı. Daha iyi kalite için S-Log formatında da çekim yapabildim ve makineyi 50p/100p moduna ayarlayabildim, böylece daha sonra post prodüksiyonda FPS’i çok rahat değiştirebildim. Bu fotoğraf makineleri, mükemmel pil performansı ve hava koşullarına dayanıklı sağlam bir yapı da sunuyor ve neredeyse hiç kalite kaybı olmadan çok düşük ışık koşullarında çekim yapabiliyor; bunların hepsi de bu çetin sularda yapılan yolculuklarda hayati önem taşıyor.”
Çekimlerin Selma’nın üstünde, dışında ve ayrıca direğinin üstünde yapılması gerektiği için, Alpha fotoğraf makinelerinin esnekliği Maciek’e gereken her şeyi sağlamış. “Şimdi düşünüyorum da,” diyor, “yanımda büyük bir makine götürmüş olsaydım bile kullanamazdım. İnanın, dünyanın öbür ucundayken ve güverteye dondurucu sular dökülürken dikkatiniz büyük bir makineyi kullanmaktan çok uzak oluyor! Denizde fotoğraf çekerken yaşadığım en büyük zorluk, deniz tutması gibi kendi zaaflarımla başa çıkmak ve kendimi fotoğrafa odaklanmaya zorlamak oldu. Bazen gerçekten çok zorlandım.”
Maciek, Drake Boğazı’nın en çetin fırtınalarında mürettebat dev dalgalarla boğuşurken yapılan çekimlerden pırıl pırıl Ross Buz Sahanlığı’nın güzel ama amansız sakinliğine kadar “Selma kesinlikle en çetin koşullarda yapılan bir film oldu,” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrıca benim Antarktika’yla ilk tanışmamdı. Ekipmanım bu filmi gerçeğe dönüştürmemi sağlayacak olmasaydı muhtemelen oraya hiç gitmezdim. Günümüzde Antarktika’yı keşfetmek çok daha kolay olmalı çünkü modern navigasyon teknolojilerimiz ve donanımlı yatlarımız var ama iş sadece teknolojik gelişmede bitmiyor. En zayıf ve en kuvvetli halka, şimdiye kadar olduğu gibi, insanın ta kendisi. Mürettebattan birinin filmin sonunda söylediği gibi, Ross Denizi keşif gezisi gösteriyor ki bir şeyi gerçekten isterseniz kim olursanız olun başarabilirsiniz.”
