Kenton Thatcher, Pierce Brosnan gibi geçmiş dönemlerin cazibeli film yıldızlarından Cristiano Ronaldo gibi günümüzün havalı futbolcularına kadar pek çok ünlünün fotoğrafını çekti. Portekiz’in Lizbon kentinde yaşıyor ve dünyanın en büyük markalarının ve dergilerinin bir kısmı için reklam ve yayıncılık amaçlı çekimler yapıyor.
Kenton’a göre hiçbir çekim aynı değil ve ister planlama ve hazırlık olsun ister fotoğrafı çekmek için sadece birkaç dakikası olsun, her şeyin zamanlamada bittiğini açıklıyor.
“Saniyenin onda birinde yaşanan anları yakalayabilmem gerekiyor. Natürmort fotoğrafçılarının soluklanıp düşünmeye vakti var ama portre fotoğrafçısı olarak bu imkansız. Yarış arabası sürerken yoldan gözünüzü ayıramazsınız, çektiğim insanlarda da bu böyle. Gözüm her zaman nesnenin üstünde olmalı yoksa o çekimi kaçırabilirim.”
Nihai fotoğrafı çekmek sadece saniyenin onda biri kadar sürse de sahne arkasında yapılan bir sürü hazırlık var. Kenton, Lizbon’da bir binanın tepesinde kanatlarla duran bir kızın fotoğrafını çektiği, kısa süre önceki bir reklam çekiminin öncesinde yaptığı hazırlığı anlatıyor.
“O fotoğraftaki arka plan manzarasını çekmek için oraya yaklaşık yirmi beş defa gittim ama hiçbiri doğru olmadı. Lizbon’daki en yüksek binalardan birinden çekildi ve rüzgar çok fenaydı; fotoğraf makinesi tripoddayken ve ağırlık bağlanmışken bile halen titreşim, hareket ve uzun pozlama oluyordu. Çekimi bırakmam gereken günler oldu, yani gerçekten o tek fotoğrafı çekmek için saatlerimi harcadım.”
Bir de Kenton’ın nesneyle sadece birkaç dakika geçirebildiği editoryal çekimler var. Dış İşleri Görevlisi olarak Portekiz’i ziyaret ettiğinde, Boris Johnson’ın resmi portresini çekmekle görevlendirildiği zamanı anlatıyor. “Çekimlerimin hiçbirinde sıkıcı bir an yok,” diyor. “Fotoğrafını çekmek için sadece üç dakikam olacaktı, bu yüzden o kadar kısa sürede mümkün olduğunca çok çekim yapabilmek için önceki gün gidip iki saatlik kurulum yaptım.” Kenton şöyle devam ediyor: “Aslında ilk portreyi beyaz bir arka planın önünde çektim. Kravatını düzeltmesi biter bitmez deklanşöre bastım ve ilk çekimi yaptım. Çok doğaldı; sonraki otuz-kırk fotoğraf da fena değildi ama biraz fazla poz verilmiş gibi görünüyordu ki bu da benim stilime uygun değildi. Resmi çekimi yaptıktan sonra başka bir fotoğraf çekmek için sadece bir dakikam kalmıştı. Çabucak duvara Gaffer bantla siyah bir arka plan yaptık. Britanya kökenine çok uygun bir fotoğrafını çekmek istedim, bu yüzden çay tabağını tutarak çay içmesini istedim. Sadece bir dakika kala bu, en memnun olduğum fotoğraf oldu ve galiba Boris de bu fotoğrafı çok seviyor.”
Kenton, filmli ve orta formatlı fotoğraf makineleri ile çekim yapmaya başladı ama o zamandan bu yana dijital fotoğraf makinelerinin getirdiği teknolojik gelişmeleri de benimsedi.
“Babam benim için bir bakıma akıl hocası oldu; amatör bir fotoğrafçıydı ve garajımızın tamamını dört agrandizörlü bir karanlık odaya dönüştürmüştü! Ansel Adam’ın Bölge Sistemini ve dinamik aralıktan en iyi şekilde faydalanmak için fotoğrafları nasıl pozlayacağımı orada öğrendim. Filmle çekim yaptığım zamanlarda, banyo yaptırırken hep klip testi yapardım ve dinamik aralık açısından çok sınırlı olduğu için, filmin 1 duraklı genişliğinde pozlama yapmış olmak için dua ederdim. Şimdi Sony α7R III kullanıyorum ve dinamik aralığı muhteşem; fotoğraf makinesini ilk kullandığımda vurgularda ve gölgelerde ne kadar ayrıntı olduğuna inanamadım.”
Kenton, fotoğraf makinesi ile birlikte klasik netleme uzaklığına sahip portre lenslerinden bazılarını kullanıyor, en beğendiği ise Zeiss FE 50 mm f/1.4 lens, “çünkü tüm talepleri karşılıyor, muhteşem bir lens.”
Portre için mükemmel olduğundan, Sony FE 85 mm f/1.4 GM lensi ve FE 70-200 mm f/2.8 GM lensi de kullandığını açıklıyor. Ancak Kenton’a göre, “bu üçü arasında muhtemelen daha çok kullandığım FE 24-70 mm f/2.8’dir. Her yere yanımda götürdüğüm, her gün kullandığım bir lens ve muhteşem netliğine bayılıyorum.”
Kenton’ın dijital kit kullanırken, portre çekiminde çok faydalı bulduğu önemli özelliklerden bir başkası da α7R III’ün Eye AF özelliği. Özellikle de yaşam tarzı fotoğrafları çekerken ne kadar faydalı olduğunu anlatıyor.
“Bir zamanlar nesnelerin gözlerini tam olarak netlemek için f/2.8'de ve hatta f/4’te 50 mm f/1.4 lensimi kullanırdım,” diyor, “Eye AF ile f/1.4’te son derece net gözler elde edebiliyorum ve bu, çekim yöntemimi değiştirdi. Nesneyle konuşup yönlendirebiliyorum ve Eye AF açıkken, sadece deklanşöre basıp net olacağından emin olabiliyorum.”
Bunu Kenton açısından kesinlikle vurgulayan fotoğraf, Joaquim de Almeida'nın viski içtiği kampanya fotoğrafı olmuş. “Nadiren tripod ve kesintisiz ışık kullanıyorum ama Almeida sürekli hareket ediyordu, öne eğiliyor, bir viski daha dolduruyor, gülüyor ve ileri geri hareket ediyordu. Alan derinliği çok düşüktü ama gözleri her fotoğrafta tam odaktaydı. Bu özellik, gerçekten ezber bozuyor!”
“Fotoğrafçılık benim iletişim aracım. Elimde fotoğraf makinesiyle fotoğrafını çektiğim kişilerin hikayelerini dinlemek bana hayat hakkında, okuduğum her kitaptan daha çok şey öğretti, yalnız söylemem lazım ki ben disleksi hastasıyım”