“İnsanların çoğu büyük resmi göremiyor”, diyor Chris Schmid. Bu birçok şey için geçerli olsa da bizim durumumuzda başta çevre, alışkanlık ve hikaye anlatıcılığı olmak üzere tamamen yaban hayatı fotoğrafçılığıyla ilgili.
“İnsanlar safari yaparken genellikle çalışır ve anın tadını çıkarmaz. ‘Bunu, bunu ve bunu görmek istiyorum’ gibi bir listeleri vardır ve bunun için aslanın yanında beş dakika harcarlar, mümkün olduğunca yakınına girip bir portre çeker ve oradan ayrılırlar. Ama bu şekilde en güzel şeyleri, bulutları, manzarayı, ağaçları, zebraları, kısaca, tüm ayrıntıları kaçırırlar. Hayvanın yaşam gerçekliğini, çekişmesini ve hayatta kalma mücadelesini fark etmezler.”
Chris’in fotoğrafları farklı bir yol izliyor. Nesneleri isimsiz portrelerden ziyade çevrenin bir parçası olarak sergilemeye odaklanan Chris, zengin ayrıntılara sahip çalışmalar yaratarak bu hayvanların nasıl yaşayıp öldüğünü gözler önüne seriyor. Yani, yaban hayatının gerçek hakikatini. Bu yaklaşım, muhteşem yaban hayatı görüntülerinden ve yaban hayatı belgesel çekimlerinden oluşan bir portföy ortaya çıkarıyor. Ancak bu şekilde çalışmanın çok fazla enerji tükettiğini ve bağlılık gerektirdiğini söylüyor ve ekliyor; “Doğru tutku seviyesine ulaşmazsanız hayatta kalamazsınız; bu mekanların içine girmek için her şeyinizi vermeli ve saatlerce gözlem yapmalısınız.”
Peki, bir fotoğrafçı olarak bu noktaya nasıl ulaştı? Chris için her şey, bildiği ve tutkulu olduğu konularla başladı. “Aslında ilk olarak spor fotoğrafçılığı yaptım”, diyor Chris. “Yüzücüydüm ve bu nedenle yüzücülük fotoğrafları çekiyordum çünkü harika bir iş çıkarmak istiyorsanız çekimini yaptığınız şeyi bilmeniz gerekir.”
Londra 2012 etkinliklerinin çekimi yapıyordum ama bir şeyler yolunda gitmiyordu. Tüm hafta boyunca aynı yerde, aynı koltukta oturuyorsunuz... Yaratıcı olamıyorsunuz. Namibya’ya gittikten sonra doğaya ve yaban hayatına aşık oldum. Bunun istediğim şey olduğunu düşündüm ve bu his bana iyi geldi. Spor alanında diğer fotoğrafçılarla rekabet halindesiniz ama yaban hayatında hayvanlara yardımcı olabilirsiniz.”
Spor fotoğrafçılığı deneyiminin, şu anda yaban hayatı fotoğrafçılığına uyguladığı aktarılabilir beceriler kazandırdığını söylüyor. “Anı yakalamak için kesinlikle hız ve zamanlamaya ihtiyacınız var. Spor alanında muhteşem hikayeler anlatmak istiyorsanız çekimini yaptığınız şeyi bilmeniz gerekir. Bu, yaban hayatı için de geçerli; hayvanların davranışını bilmeniz gerekir. Aynı aslan sürüsü veya çita ailesiyle mümkün olduğunca fazla zaman geçirmeyi seviyorum. Bu sayede gerçek yaşamlarından anlar yakalayabiliyorsunuz.
Aynı çita grubunu üç hafta boyunca izleyebileceğini, böylece hayvanları anlayabildiğini ve özgün fotoğraflar çekebildiğini söyleyen Chris, hikayeyi oluşturanın geçirilen süre olduğunu belirtiyor.
“Kısa zaman önce, bir çita ve yavrusunu izledik ve birlikte çok fazla zaman geçirdiğimiz için bir gece arabanın yanına geldi, yavrusunu bıraktı ve avlanmaya gitti. İşinizi birkaç saat içinde yaptığınızda bu deneyimi yaşama fırsatınız olmuyor.”
İlk defa safari çekimi yapanların düştüğü en büyük hatalardan biri sabırlı olmamaları ya da hayvanlarla doğru zaman geçirme yeteneğine sahip olmamaları. “Unutmayın aynı anda birden çok yerde bulunamazsınız. Tam olarak yakalayacağınız şeyi seçmek oyunun bir parçası. Gün boyu etrafta dolaşarak güzel çekimler yapabilirsiniz ancak gerçek mükafat olan davranışı görmezsiniz,” diyor.
Seçici olmazsanız birbirinin aynı binlerce fotoğrafla ayrılırsınız; “Özellikle ilk safaride bu normal; her şeyi çekmek istersiniz. Ama üçüncü veya dördüncü günde daha akılcı olmanız gerekir.” Ardından ekliyor; “Deklanşöre basmadan önce ‘Bu an fotoğraflanmayı hak ediyor mu? Ya da bu anı kendime mi saklamalıyım?’ sorularını sormalısınız. Kompozisyon, ışık ve anlattığım hikaye gibi unsurlar birbirine uymuyorsa fotoğraf çekmiyorum.”
Hayvanlarla yakın çalışmak sorun oluyor mu? Davranışları etkileniyor mu? Mesela fotoğrafın daha az gerçekçi görünmesine neden oluyor mu? “Sanmıyorum," diyor Chris. “Ben saygımı koruyorum ve bazı fotoğrafçılar gibi çok yaklaşıp temasın sınırlarını zorlamıyorum. Ben bir gözlemciyim. Müdahalede bulunmak istemiyorum. Amacımız yaşamlarını görüntülerle doğrudan değiştirmek değil ve davranışlarını etkilemek istemeyiz.”
Nesnelere mesafeli bir tarz benimseyen Chris’in fotoğrafları hayvanları kendi ortamlarında daha doğal bir şekilde yansıtıyor ve bir bağlam içinde sunuyor. Yaban hayatı fotoğrafçılığından beklendiği üzere, nesneyle aranıza mesafe koymak genelde daha uzun lenslerle çekim yapmak anlamına geliyor. Chris, Sony α7R III ve α9 ile birlikte çoğunlukla SAL 500mm f/4 G SSM’yi kullanıyor ve yeni FE 400mm f/2.8 GM’yi kullanmaya başlayacak.
“Çekimlerimin yüzde yetmişi 500 mm ile ama aynı zamanda, daha fazla esnekliğe ihtiyacım olduğunda ya da hayvanlar yakınlaştığında FE 100-400 GM f/4.5-5.6 OSS, FE 70-200 mm f/2.8 GM OSS ve FE 24-105mm f/4 G OSS’yi kullanıyorum.”
Chris’in birçok fotoğrafında görüldüğü üzere, telefoto netleme uzaklıkları her zaman ortamın geri planda kaldığı ya da bulanıklıkta kaybolduğu anlamına gelmiyor. Aslında telefoto ile çekim yapmak, Serengeti gibi çevrenin aralıklı olduğu düz arazilerde manzara tarzı sahneler yaratmaya yardımcı oluyor.
Yaban hayatı fotoğrafçılığı tıpkı manzara fotoğrafçılığı gibi; iyi konumlandırma çok önemli. Işığın dışında, kendiniz de iyi bir konuma geçerek hayvanı beklemelisiniz. Bunun için iyi bir rehber şart. “Zambiya’da aslanların fotoğrafını çekiyorduk ve ormanda avlanan bir erkek aslanın peşindeydik. Nereye gittiklerini bilirseniz iyi bir konum alabilir ve hazır olabilirsiniz. Yine de şansa ihtiyacınız var; ama arabada oturup onları takip ettiğinizde bunun gibi fotoğraflar elde etmeniz imkansız.”
Chris, bunun Masai Mara’da çekilen bu fotoğraf için de geçerli olduğunu söylüyor. “Burası Black Rock, aslanlar sabahın erken saatlerinde buraya oynamaya geliyor. En iyi an, güneşin kayanın ardından arka ışık sağladığı ve aslanla yavruların gölgelerini ortaya çıkardığı an. Hazır olmalı ve beklemelisiniz. İşler yolunda gitmezse sorun değil; bu iş her zaman bir kumar. Ama orada olmazsanız çekim şansını kesinlikle kaçırırsınız.”
“Görüntü güçlüdür. Tek bir çekim, bir duyguyu yakalayabilir veya bakanın içinde bir duyguyu tetikleyebilir”